Son zamanlarda COVİD 19 salgını, vatandaşların ödeyemediği faturaların camlara asması ve ekonomik krizle çok fazla dile getirilen bir kavram olan iflas acaba doğru kullanılmakta mıdır? Yazımıza başlamadan önce İstanbul Anadolu yakasında Maltepe ilçesinde faaliyet gösteren hukuk büromuzda icra ve iflas hukuku alanında takiplerin yapıldığı, mezkur takipler neticesinde tahsilatın yapıldığı, ekonomik sıkıntı içinde bulunan şirketlere konkordato (anlaşma) konularında şirketlere, kurumlara ve şahıslara danışmanlık ve avukatlık hizmeti sunulduğunu hatırlatmak isteriz.
İcra ve İflas hukuku kapsamında takipleri göz önünde bulundurarak alacaklı ve borçlu prosedürlerin çok fazla olması, vatandaşların bu hukuki süreçler hakkında bilgi sahibi olmaması, hak düşürücü sürelerin çok kısa olması hasebiyle bir avukattan dava ve danışmanlık hizmetinden yararlanarak yapılasında fayda görmekteyim. Aşağıda icra ve iflas hukuku alanında göstermiş olduğumuz dava ve danışmanlık hizmetlerimiz yer almaktadır. Sizlerde dava ve danışmanlık hizmeti almak için çekinmeden bizlere sorularınızı iletebilirsiniz.
Hizmet vermiş olduğumuz davalar : İcra ceza davaları, İflas davaları, İflas ve icra itiraz davaları, İhalenin feshi davaları, İhtiyadi haciz davası, İlamsız, ilamlı ve kambiyo senetlerine dayalı icra takipleri İtiraz ve itirazın iptali davaları, İstirdat davaları, İstihkak davaları, Menfi tespit davaları, Tasarrufun iptali davaları
Hizmet vermiş olduğumuz danışmanlıklar : İflas masasına kayıt, İcra ihalelerine katılma, Alacağın icra masasına kaydettirilmesi, Konkordato işlemlerinin düzenlenmesi, Şirketlerin iflas durumlarının değerlendirilmesi, Şirket borç durumlarının belirlenmesi, Şirket kurtarma çalışmaları iyileştirme projelerinin düzenlenmesi, Anlaşmaların düzenlenmesi, Kıymetli evraka ilişkin olan veya olmayan alacağın icra ve iflas yoluyla takibi, İflas sürecinin hazırlık ve kabul aşamalarında plan taslağının oluşturulması
O halde başlayalım. İFLAS NEDİR? Sözlük anlamı varı yoğu, parayı pulu tüketmek anlamına gelmektedir. Günlük hayatta “iflas etti” şeklinde kullanım hukuki kullanım olmayıp işlerin kötü gitmesi, ekonomik durumun kötü olmasını manasına gelmektedir.
2000 yıllarda, ticari işletmelerinin iflas yolu ile tasfiyesi yerine eğer mümkünse bu külli takip hukuku çerçevesinde tasfiye edilmemesi, iyileştirilmesi yani ekonomik hayatta zor durumda işletmenin ayakta tutulması anlayışı, şartları varsa öncelikle bunun denenmesi anlayışı ortaya çıktı. Ve bu çerçevede bir çok ülke özellikle yeni kanunlar yaparken iflas tabiri kullanmaktan kaçınıp daha üst bir kavram olan aciz hukuku kavramı kullanılmaya başladı.
BİREYSEL İCRA TAKİBİ İLE KÜLLİ TAKİP İFLAS ARASINDA NE GİBİ FARKLAR VAR?
Öncelikle bizim hukukumuzda iki çeşit takip bulunmaktadır. Bunlar Cüzi takip ve Külli takiptir. Cüzi takipte bir alacaklı para alacağı veya başka alacağı söz konusu olduğunda icra takibi başlatır, kendi bireysel alacağı yönünden borçlunun mal varlığından alacağına yetecek oranda malı haczi ettirir ve bunun paraya çevrilmesi ve paraların paylaştırılması ile bu münferiden alacağının alarak tatmin saglar. Külli takipte ise hem süjeler( alacaklılar yönünde çokluk) yönünde hemde mal varlığı yönünden(borçlunun tüm malvarlığı) küllilik vardır. Külli takip olan iflas yolu ile borçlunun iflasına karar verildiğinde kural borçlunun tüm malvarlığı paraya çevrilerek tasfiye edilecek elde edilen para ile borçlunun tüm alacaklıları tatmin edilecektir.
TÜRK HUKUKUNDA KULLANILAN KÜLLİ TAKİP ARAÇLARI NELERDİR?
Külli icrayı hayata geçirmenin yolu her ülkede farklı bir takım mevzuatlar ve araçlar kullanılarak yapılmaktadır. Türk hukukunda bu icra kanununda iflas yoluyla kullanılarak yapılmaktadır. Tabi bunun yanında iflas dediğimiz zaman geniş anlamda yine bütün alacakların menfaatlerini ilgilendiren iflastan kurtarmaya yönelik bir takim araçlarda vardır. Bunlar sırasıyla : konkordato, uzlaşma suretiyle sermaye şirketlerin yapılandırması ve salgın hastalıklarda takiplerin ertelenmesidir. Bu yollar gösteriyor ki sadece iflas değil, külli takip hukuku dediğimiz, iflastan kurtulmaya yarayan, bütün alacakların menfaatine hizmet edecek yollardır.
İFLAS HALİ TAM OLARAK NE ZAMAN ORTAYA ÇIKAR?
Bir kişiye karşı İflas yolu ile takibe başlanılması, iflas talep edilmesi, iflas davası açılması o kişinin iflas ettiği anlamına gelmez. Hukuken iflas halinin ortaya çıkması ancak ve ancak Asliye Ticaret Mahkemesi gerçek ve tüzel kişi hakkında iflas karar vermesi ile mümkün olur.
MÜFLİS KİMDİR? HER GERÇEK VE TÜZEL KİŞİ İFLAS EDER Mİ?
İflas eden gerçek ve tüzel kişi borçluya müflis diyoruz. Müflis sıfatı ilk defa Asliye Ticaret Mahkemesinin iflas kararı vermesiyle ortaya çıkar. Bir kişiye karşı iflas davası açıldığında veya takip başlatılması ile o kişi müflis sıfatını kazanmaz. Peki kimler iflas eder? İflasa tabi kişilerden olması gerekir. Kimler iflasa tabidir? TTK md. 18 “Tacir, her türlü borcu için iflasa tabidir.” diyerek tacirlerin iflasa tabi olduğunu açıkça söylemiştir. Bunun dışında tacir olmamakla birlikte tacir olmanın hükümlerine tabi kıldığı kişiler vardır. Bunlarda yine tacir gibi sorumlu olurlar. Birde icra ticaret kanunu, icra ve iflas kanunu, bankacılık kanunu veya başka kanunların doğrudan doğruya iflasa tabi olduklarını düzenlediği kişiler vardır.
KAMU TÜZEL KİŞİLERİ İFLAS YOLU İLE TAKİP YAPABİLİR Mİ?
Kamu tüzel kişileri (Örneğin vergi dairesinin bir tacirden vergi alacağı var) kamu alacağı sebebiyle 6183 amme alacaklarının tahsili usulü hakkında kanuna göre icra takibi yapıp alacağını tahsil edilirken 6183 sayılı kanuna dayanarak iflas yoluyla takip yapamamaktadır. Çünkü 6183 sayılı kanunda iflasa ilişkin hükümler bulunmamaktadır. O halde ne yapması gerekir. Bir kamu alacağı sebebiyle iflas takibi yapılmak istendiğinde icra ve iflas kanuna hükümlerine dayanılarak yapılması gerekir.
KAMU TÜZEL KİŞİLERİNE KARŞI İCRA TAKİBİ YAPILABİLİR Mİ?
Kural olarak gerçek kişi tacirler ve tüzel kişi tacirler iflasa tabidir, iflası istenebilir. Kamu tüzel kişileri bakımından ise eğer iktisadi teşekkül söz konusu ise bunlar bakımından da iflas hükümleri söz konusu olur. Ama bunun dışında kamu tüzel kişileri bakımından icra takibi yapılabilir ise de iflas yoluyla takip yapılamaz
İFLAS MASASI NEYİ İFADE EDER?
Dar anlamda borçlunun hacze kabil bütün malvarlığı unsurları , değerleri bir masa teşkil eder.
İFLAS TAKİBİ İLE İCRA TAKİBİ ARASINDAKİ FARKLAR NELER? TAKİP YOLLARINDAN HANGİSİNİ SEÇMEM GEREKİR?
- Cüzi icra yolu takipte bir sınırlama olmaksızın borçlu olan herkese karşı takip başlatırken iflas yolu ile takipte ancak ve ancak iflasa tabi kişilere karşı iflas yolu ile takip yapılabilmektedir. O halde iflasa tabi borçlunun alacaklıları seçim hakkını kullanarak dilerse cüzi icra takip yollarını kullanabilir, dilerse iflas yolu ile külli icra takip yollarına başvurabilir.
- Cüzi icra da hacze iştirakte müessesesi ile önce gelip haciz koyduran diğer alacaklılara nazaran önemli bir avantaj sağlar. Yani cüzi icra da hem zamansal yönden önce haciz koyduran hem de sonra haciz koydurursa bile belli şartların yerine getirilmesi ile o malın bedelinin paylaşımına katılabiliyordu.(İİK md. 100) Oysa külli icrada alacaklılar arası yarış yerine bir eşitlik vardır. Zaten külli icra amaç ödemede acze düşmüş borçlunun kıt kaynaklarını ortak bir prosedürle tasfiyesini saglamak.
- Cüzi İcra takibinin organları asli organlar : icra dairesi, icra mahkemesi, genel mahkemelerdir. Oysa külli iflas yolu ile takipte icra dairesi, icra mahkemesi gibi organlar yanında alacaklılar topluluğu ve yine alacaklıların seçtiği iflas idaresi tarzında bir takim özel organlar vardır. Dolayısıyla icra takibine nazaran iflas tasfiyesinde alacaklı inisiyatifi ve bizzat alacaklıların oluşturdukları organlarda var.
İFLAS TAKİBİNDE ALACAKLILAR ÖNCELİK SONRALIK İLİŞKİSİ VAR MIDIR?
İflas takibinde yarışma olmadığını alacaklılar arasında eşitlik olduğunu söyledik. Ancak her ne kadar böyle olsa da bir takim alacakların öncelik durumları vardır. Neler bunlar: rehinli alacaklılar, işci alacaklılar, nafaka alacaklılar, malın aynından kaynaklanan alacakları, kamu alacakları öncelik vardır.
TİCARETİ TERK EDEN KİŞİLER HAKKINDA İFLAS TAKİBİ YAPILABİLİR Mİ?
İİK md. 44 ticareti terk eden tacirlerin yükümlülüğünü düzenlemiştir. Buna göre “Ticareti terk eden bir tacir 15 gün içinde keyfiyeti kayıtlı bulunduğu ticaret siciline bildirmeye ve bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerini gösteren bir mal beyanında bulunmaya mecburdur” demiştir.
Bu fıkranın ikinci bendinde ise “Bu ilan tarihinden itibaren bir sene içinde, ticareti terk eden tacir hakkında iflas yolu ile takip yapılabilir.”
KOLLEKTİF, KOMANDİT, LİMİTED VE ANONİM ŞİRKETLERDE İFLAS?
Tüzel kişi tacir olan her kişi iflasa tabidir. Yukarıda sayılan şirketlerde bu kapsamda iflasa tabidirler. Ancak adi şirketlerin tüzel kişiliği olmadığından onlar iflasa tabi değildir. Peki tüzel kişi şirketlerinin ortakları iflasa tabi midir? Bunu ikili olarak incelememiz gerekir. Şahış şirketleri olan kollektif ve komandit şirket ortakları ikincil bakımından da iflasa tabidirler. Limited ve Anonim şirketlerinin üyeleri, yöneticileri ve denetçileri şahsi sorumlulukları olmadığından iflasa tabi olmaları söz konusu değildir. Ancak Limited ve Anonim şirketleri üyeleri, yöneticileri ve denetçileri aynı zamanda kendileri gerçek kişi tacirler ise o zaman iflasa tabi olurlar.
Bazen birden çok şirketin ortagı ve yöneticisi olmasına rağmen kişi tacir olmamaktadır. Yargıtay böyle durumlarda ticaret odası, sanayi odasında yöneticilik sıfatı ve birden çok şirkette ortak yönetici olan bu kişilere hakim ortaklık söz konusudur diyerek tacir kabül edip iflasa tabi kılmaktadır. Örnegin 19. HD’nin 02.11.2000, E. 2000/5828, 2000/7383 K., kararına konu olayda , davalının ticaret sicilinde şahsi kaydı yoksa da, bir çok anonim şirketin ortağı ve yöneticisi olan, MÜSİAD adlı kuruluşa sanayici olarak bildirimde bulunan, İstanbul Ticaret Odasında yöneticilik yapan davalının tacir olduğunun kabulünde bir isabetsizlik bulunmadığına karar vermiştir.
Bundan başka birde bankacılık kanunundan kaynaklanan banka yöneticileri ve denetçileri de iflasa tabi olma durumu vardır. Çoğunlukla hem bankaya karşı iflas yolu takip yapabilirken hem de bu yetkiyi kaldıran batık bankalar bakımından hem de zarara sebebiyet veren yöneticileri iflas yolu ile takip yapabilirsiniz. Sonuç olarak Bankacılık Kanununda mevduat sahiplerini korumaya ve kötüye kullanmayı engellemek maksadıyla bir bankanın yöneticileri ve denetçileri yaptıkları işlemlerle bankanın zararına sebebiyet vermişlerse o verdikleri zararlardan dolayı onlarında iflas yoluyla takip yolu açık olurlar.
Yine bir diğer iflasa tabi olma tereke ortaklığında söz konusu olmaktadır. Tereke malları tasfiyesinde de iflas hükümleri uygulanabilir.
TACİRİN ÖZEL BİR TAKİM HARCAMALARI SEBEBİYLE İFLASI İSTENEBİLİR Mİ?
TTK 18. MD gereği tacir her türlü borçlarından dolayı iflasa tabidir demektedir. Dolayısıyla tacirin ister ticari işletmesi ile ilgili olsun ister bunun dışında kendine bir araç almış olsun, ev almış olsun bunları ödemediğinde yine iflas yolu ile takip yapılabilir.
REHİNLİ ALACAKLI İFLAS YOLU İLE TAKİBE BAŞVURABİLİR Mİ?
Rehinli alacaklı önce rehne müracaat kuralı olduğundan elinde alacağı temin eden taşınır veya taşınmaz rehni bulunan kişi kural olarak önce rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takibe başvurmalıdır. Dolayısıyla bu kuralın geçerli olduğu hallerde rehinli alacaklı ne icra yoluna takibe ne de iflas yoluna başvuramaz. Rehni paraya çevirme yolu ile alacağını karşılamazsa o zaman ister haciz yoluna ister iflas yoluna başvurabilir. Bu durumun istisnası var örneğin elinde tacirden hem kambiyo senedi hemde rehin almışsa bu durumda rehnin paraya çevrilmesi yoluna başvurmadan kambiyo senetlerine mahsus takip yoluna da başvurabilir.
PARA ALACAĞI DIŞINDA BİR ŞEYDEN İFLAS YOLU İLE TAKİP YAPILABİLİR Mİ?
İcra kanunumuz sadece para alacakları iflas yoluyla takip yapmaya izin vermektedir. Örneğin misli veya gayrimisli bir mal borçlanılmış, bu konuda mahkemeden karar alınmış, ilgili malın teslimi şeklinde takip başlatılmış ve borçluda ödememiş ise iflas yolu ile takip yapılması mümkün değildir.
PEKİ İFLAS DURUMUNU ORTAYA ÇIKMASI İÇİN İFLASI TALEP EDEN KİŞİNİN ALACAĞININ BELİRLİ TUTARA VARMASI GEREKMİYOR MU?
İflas takibi icra takibine göre biraz sansasyonel amaçla yapılmış olabilir. Örneğin çok küçük bir alacak için ünlü bir şirketin iflası talep edilerek şirketin itibarı sarsılmak istenebilir. Hatta bu durumda şirketler iflasın duyulmaması için ödeme emrine itiraz bile etmemektedir. Bu küçük miktarda alacak için iflas takibi başlatılması hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilmez. Ancak şartlar varsa ahlaka aykırılık kriteri değerlendirilmelidir. İflası talep eden kişinin para alacağının çok yada az olması konusunda ise herhangi bir ayrım yoktur. Küçük bir alacak için de iflas talep edileceği gibi bu kücük alacakla iflasa sebep olabiliriz.
BORÇLU NEDEN BORCUNUZ ÖDEMEZ? İFLASIN SEBEPLERİ NELERDİR?
İflasın sebebi kural olarak iflas takibine konu olmuş olan borcun ödenmemesidir. Takipteki borcu borçlu aşağıdaki sebeplerle ödememiş olabilir:
- Malvarlığı aktifi (mal varlıkları) pasifinden (borçlarından) fazla olan kişilere de iflasına karar verilebilir. Buna borca batıklık hali denir.
- Bazen de bu likidite(nakit para) olmamasından kaynaklı da olabilir. Borçlunun malvarlığı mevcuttur ancak bunu paraya ceviremiyor olabilir.
Yani kural olarak iflasın sebebi muaccel borcun ödenmemesidir. Buna genel iflas sebebi denilir. Bunun dışında bir de özel iflas sebepleri var : ödeme güçlüğü ve ödemelerin tatil edilmesidir.
Ödemelerin talik edilmesi ise çekişmesiz ve muaccel borçlarınızın önemli bir kısmını uzun süredir ödememe durumunda meydana gelmektedir. Somut olayda borçlu alacaklı ilişkileri incelenir böyle bir hal varsa ödemelerin tatili edildiğini söyleriz..
BORCA BATIKLIK HALİ NE ZAMAN ORTAYA ÇIKAR?
Sermaye şirketleri olan Anonim ve Limited şirkette pasifinin(borçlarının) aktifinden (mal varlığından) daha fazla olması durumunda ortaya çıkar. Anonim ve Limited şirketi yöneticileri borca batıklık halinin ortaya çıkması durumunda Asliye Ticaret Mahkemesine bu durumu bildirerek kendi iflasını istemelidir. Bu bir zorunluluktur.
İFLAS TEŞKİLATI VE ORGANLARI? İFLAS TAKİBİ NASIL İŞLER SÜREÇ?
Borcunu ödemeyen borçluya karşı ilk yapılması gereken yetkili iflas dairesine hazırladığınız takip talebini sunmaktır. Çoğu adliyelerde özel iflas dairesi yoktur. Örneğin İstanbul Anadolu Adliyesinde iflas dairesi bulunmamaktadır. Ancak 3. İcra Dairesi iflas takiplerine de bakmaktadır. Çağlayan adliyesine de ise 1, 2 ve 3 nolu icra daireleri iflas işlerine bakmaktadır. Takip talebi alan icra dairesi ödeme emri hazırlanıp ödeme emri tebliğe çıkacaktır. Yine ödeme emrine itiraz olursa buda icra dairesine yapılacaktır. İflas idaresi kararları, alacaklılar toplantısı kararları ve diğer cüzi takipteki gibi icra şikayetleri ise görevli merci icra mahkemesidir.
İFLAS İDARESİ NEDİR ? İFLAS DAİRESİ FARKI NEDİR?
Bu kavramlar hukukçular arasında sıklıkla karıştırılmaktadır. İflas takibi alacaklıları alacaklılar topluluğu adı verilen bir grup oluşturmaktadır. Bu adeta anonim şirketlerde bir genel kurul gibi karar veren organa benzemekte olup bu alacaklar topluluğunun kararları yerine getiren ise kendi aralarından veya dışardan seçtiği kişilerden oluşan iflas idaresi vardır. Oysa iflas dairesi ise Asliye Ticaret Mahkemesinin iflas kararı verdikten sonra görev ifa eden, borçlununn mallarının defterini tutan, iflas ilama çıkaran, alacaklılarını alacaklarını bildirmeye çalışan kamusal görevi olan bir dairedir.
İFLAS YOLUYLA TAKİP
İflas yoluyla takip bizim hukukumuzda iki şekilde gerçekleşmektedir. Bunlar:
- Takipli iflas yolu önce bir takip sonrasında iflas davası açılması söz konusu olmaktadır.
- Doğrudan doğruya iflas yolunda ise doğrudan iflas davasının açılması ve orda bir karar verilmesi söz konusudur. Tabi her durumda doğrudan doğruya iflas davası açılmamaktadır. Bunlar ancak borca batıklık, ödemelerin tatili veya tacirin kendi iflasını talep etmesi ve diğer İİK Md. 177 yazan yöntemlerle mümkündür.
İFLAS YOLU İLE TAKİPTE YETKİLİ İFLAS DAİRESİ NERESİDİR?
İflas yolu ile takipte aynı haciz yolu ile takipte olduğu gibi takip talebini hazırlayıp yetkili icra dairesine sunmamız gerekir. Peki yetkili iflas icra neresidir? İİK .MD 154 yetkili icra dairesi düzenlemiştir. Buna göre “İflas yoliyle takipte yetkili merci, borçlunun muamele merkezinin bulunduğu mahaldeki icra dairesidir.” iflasa tabi borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer(idari işlerin yönetildiği) yetkilidir. Buda gerçek kişi tacirler ve şirketler için ticaret sicil gazetesinde ilan edilmektedir. Bu muamele merkezine yetkisi karine teşkil edip aksini ispat ederse yetki itirazına konu olabilir.
BORÇLUNUN MUAMELE MERKEZİ OLMAYAN BİR YERDE TAKİP BAŞLATILDIĞINDA NE OLUR?
İflas yolu ile takibin başlaması bakımından icra dairesinin yetkisi emredici değildir. Borçlunun muamele merkezi olmayan bir yerde takip başlarsa takipte yetki itirazı da ileri sürülmemiş ise borçlunun muamele merkezi olmayan bir yerde de takibe başlanıp devam edilebilir.
Yine bu yetki kamu düzeninde olmadığı için anlaşmayada konu olabilir. İcra dairesinin yetkisine ilişkin yapmış olduğumuz anlaşma iflas takibi bakımından da geçerli olur. Fakat Asliye Ticaret Mahkemesinin yetkisi kesindir. Borçlunun muamele merkezinin yetkili olması, icra takipleri için emredici ve kamu düzenine ilişkin değilken iflas davası bakımından kamu düzeni ve emredicidir. Çünkü muamele merkezindeki tüm alacaklıların haberdar olmasında kamu menfaati vardır ve mahkeme bunu resen inceler.
Yani iflasa kararı veren yerdeki iflas dairesi görevlidir ve bu kesin yetkilidir. İflasa hangi yer mahkemesi karar vermişse örneğin takip istanbul da başlatılmış ancak Ankara mahkemesi iflasa karar vermişse, muamele merkezi Ankara olduğu için burada ki iflas dairesi tasfiyeyi yürütecektir.
İFLAS ÖDEME EMRİ NEDİR?
Takip talebini iflas yolu ile takibi seçen alacaklı o yer yetkili iflas dairesine takibi vererek başlatır. İflas yoluyla takip üzerine icra dairesi ödeme emri gönderir buna iflas ödeme emri denir. Bu ödeme emrinin içeriğinde 7 gün içinde itiraz edileceği, itiraz etmediği takdirde alacaklının Asliye Ticaret Mahkemesinden iflası talep edeceği ihtarı yer alır. Borçlu ise icra dairesine yapacağı basit bir itirazla takibi durdurabilir.
İCRA DAİRESİ BORÇLUNUN İFLASA TABİ KİŞİLERDEN OLUP OLMADIĞI HUSUSUNDA DENETİM YAPABİLİR Mİ?
Aynen genel haciz yolunda oldugu gibi icra dairesi müdürünün yetkisi son derece sınırlı olup borçlunun iflasa tabi kişilerden olup olmadığına inceleyememektedir. İflasa tabi olmayan bir kişiyede iflas ödeme emri gönderildiğinde borçlu ödeme emrine itiraz iflasa tabi kişilerden olmadığını ileri sürmesi gerekmektedir. Peki borçlunun iflasa tabi olması ne zaman incelenecektir? Ödeme emrine itiraz edilsin veya edilmesin Asliye Ticaret Mahkemesi iflas davası açıldığında mahkeme resen borçlunun iflasa tabi olup olmadığını incelemektedir.
Yine genel haciz yolu ile takipte elinde hiçbir belge olmadan, şeklen borcun sebebini bildirerek takip başlatabiliyordu. Burda da bu durum geçerli olup icra dairesi ödeme emrini göndermek zorundadır.
İFLAS ÖDEME EMRİNİ ALAN BORÇLU NELER YAPABİLİR?
İİK kanun md. 156 bu husus belirtilmiştir. “Ödeme emrindeki müddet içinde borçlu tarafından itiraz olunmamışsa alacaklı bir dilekçe ile Ticaret Mahkemesinden iflas kararı isteyebilir. Bu dilekçeye borçlunun ödeme emrine itiraz etmediğini mübeyyin ödeme emri nüshasının raptedilmesi lazımdır. Borçlu ödeme emrine itiraz etmişse takip durur ve alacaklı bu itirazın kaldırılması ile beraber borçlunun iflasına karar verilmesini bir dilekçe ile Ticaret Mahkemesinden isteyebilir. İflas istemek hakkı ödeme emrinin tebliği tarihinden bir sene sonra düşer.“
Ödeme emrini alan borçlu 3 farklı şekilde bu duruma karşılık verir.
- 7 gün içinde borcu ödeyebilir. Ve iflas takibi sona erer.
- Yahutta bu 7 günlük sürede sessiz kalır. Bu durumda ödeme emri kesinleşir. Kesinleşme iflas davasının etkisi iflas davasının kısa sürmesi açısından önemldir. Yoksa başka bir hak vermemektedir.
- 7 gün içinde borça itiraz, yetkiye itiraz veya imzaya itiraz edebilir.
Ödeme emrine itiraz edilsin veya edilmesin 156/son gereği alacaklı 1 yıl içinde iflas davası açacaktır. Burda fark olarak ödeme emrine itiraz edilmişse alacaklı iflas davasında itirazın kaldırılması ve iflas kararı verilmesi yönünde talepte bulunurken itiraz edilmemiş ise sadece iflas kararı yönünde talepte bulunmalıdır. Burdaki itirazın kaldırılması genel haciz yolundan farklı olarak her türlü delille ve itiraz sebeplerine bağlı olmaksızın incelenecektir.
İFLAS DAVASINDA MAHKEME İLK NEYE BAKACAK?
İtiraza uğramış olan, iflas ödeme emri üzerine iflas davası açılmışsa mahkeme önce buna bakacaktır. Taraflara tebliğ edecek, dava dilekçesi ,cevap dilekçesi gelecek, basit yargılama usulüne göre bu davayı görecektir. Sonrasında tarafları davet ederek bir yargılama yaparak gerçekten de alacaklının alacağı var mı yok mu bunu tespit edecek. Eğer alacağın var olduğu tespit edilirse iflas davası sırasında işte iflas takibi o tespit anında kesinleşmiş olacaktır.
İtiraz edilmeyen iflas ödeme emri yine itiraz edilmemekle iflas takibi kesinleşmiştir. Ardından 1 yıllık süresi içinde iflas davası açılıyor ödeme emrine itiraz etmeyen borçlu açılmış bu davada artık itiraz edemediği gibi borcu olmadığı yönünde beyanları dinlememektedir. Yani mahkeme açısından ödeme emrine itiraz edilmemişse alacağın varlığı ya da yokluğu hususunda incelemeyecektir. Bu bazen adaletsiz sonuçlar yaratmaktadır. O yüzden doktrin eğer alacağı olmadığı yahut resmi belge niteliğinde belgelerin olması durumunda bu itirazların dinlenmesi gerektiği görüşündedir. Ama bunun dışında kurala olarak iflas ödeme emrine itiraz etmeyen borçlu bakımından iflas davasında alacağın varlığını tartışma imkanı prensip olarak yoktur.
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ İFLAS İLAMI VE DEPO EMRİ ÇIKARMASI
İflas takibinin kesinleşmesi ile birlikte mahkeme borçlunun iflasa tabi kişilerden olduğunu, alacaklıların iflas yönünde talepte bulunduğunu, takibin kesinleştiğini itirazı olanın 15 günlük sürede itiraz etmesi için gazetede ilam veriyor. Diğer taraftan da borçluya son bir ihtar göndererek asıl borcu, faizi,harc ve masraflar ile birlikte toplam tutarı 7 gün içinde ödemesi aksi halde iflasına karar verileceği konusunda depo emri çıkarılmaktadır. Borçlu burda:
- Borcu 7 günlük sürede öderse iflas etmekten kurtuluyor.
- 7 günlük sürede ödemeyip iflas kararı verecek duruşma öncesi ödemesi ihtimalinde de borçlu iflas etmekten kurtuluyor. Yani burada ki süre düzenleyici süre olup iflas kararı veren mahkemenin duruşma iflas yönünden reddetmesi gerekiyor.
- Depo emri tevdi edildi ve ödenmedi veya mahkemenin yapmış olduğu ilama itiraz edildi ancak bu itiraz esasa etki görülmedi bu durumda iflasa karar verilmesi gerekmektedir.
İFLAS HALİ HANGİ AN ORTAYA ÇIKAR?
Asliye Ticaret Mahkemesinin duruşmada iflas kararını tefhim etmesi ile birlikte iflas hali dediğimiz hal ortaya çıkar. Biz buna iflasın açılması diyoruz. İflasın açıldığı tarihi günü ve saati mahkeme ilamında net bir şekilde yer alması gerekir cunku hukuken önemli sonuçları vardır. Bu iflas ilamına ilişkin kararın kesinleşmesine gerek de yoktur. İflas davasında iflas kararı verilmesinden sonra artık geri dönüşte mümkün değildir HMK gereği tarafların dava üzerindeki tasarruf yetkisi kuralı burada işlemez. Yani davadan feragat hali mümkün olamaz.
İFLAS DAVALARINDA GÖREVLİ MAHKEME HANGİSİDİR?
İİK MD. 153/3 “Borçlu ile alacaklı yetkili icra dairesini yazılı anlaşma ile tayin etmişlerse, o yerin icra dairesi dahi iflas takibi için yetkili sayılır.Şu kadar ki, iflas davaları için yetki sözleşmesi yapılamaz ve iflas davası mutlaka borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer ticaret mahkemesinde açılır” demiştir.
5235 sayılı kanunun 4/3 göre Asliye ticaret mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemelerde bir başkan ile yeteri kadar üye bulunur. Konusu parayla ölçülebilen uyuşmazlıklarda dava değeri beş yüz bin Türk lirasının üzerinde olan dava ve işler ile dava değerine bakılmaksızın;
İflas, (…)(1) iflasın kaldırılması, iflasın kapatılması, konkordato ve yeniden yapılandırmadan kaynaklanan iş ve davalara…
5235 sayılı kanunun 4/5 göre Özel kanunlarda başkaca hüküm bulunmadığı takdirde, ihtisaslaşmanın sağlanması amacıyla, gelen işlerin yoğunluğu ve niteliği dikkate alınarak, daireler arasındaki iş dağılımı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından belirlenebilir.
İflas ve konkordato davalarında görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemesidir. Asliye Ticaret Mahkemeleri iş yoğunluğu olan yerlerde 5235 sayılı kanuna göre iş bölümü esası yaparak ihtisaslaşmış davalara bakabilir.
HSK 538 sayılı kararında : “Hususlarından kaynaklanan davalara; 1- Üç ve daha az asliye ticaret mahkemesi bulunan yerlerde 1 numaralı asliye ticaret mahkemesinin, 2- Üçten fazla asliye ticaret mahkemesi bulunan yerlerde ise 1, 2 ve 3 numaralı asliye ticaret mahkemelerinin, İhtisas mahkemesi olarak belirlenmesine,”
Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmayan yerlerde Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla Asliye Hukuk Mahkemesi bu davalara bakar. Bu davalarda basit yargılama üsülü uygulanmakta olup duruşma yapılması zorunluluğu vardır.
ÜMİTSİZ VAKA ALACAKLAR İÇİN İFLAS TAKİBİ YAPMAK MANTIKLI MIDIR?
Mal varlığı tükenmiş hiçbir şekilde alacağını ödemeyecek borçlulara karşı iflas yolu ile takip yapıp iflas kararı alınması için alacaklının iflas avansı yatırması gerekmektedir. Bu da yaklaşık yirmi bin TL civarıdır günümüzde. Bu miktarı depo etmedikçe mahkeme ilam kararını verememektedir.
Madde 160 – (Değişik: 18/2/1965-538/77 md.) İflas isteyen alacaklı ilk alacaklılar toplantısına kadar olan masraflardan sorumludur.
İCRA TAKİBİ İLE BAŞLAYIP İFLAS TAKİBİNE DÖNÜŞTÜRMEK YAHUT İFLAS YOLU İLE TAKİBE BAŞLAYIP İCRA YOLU İLE TAKİBE DÖNÜŞTÜRMEK
Uygulamada haciz yolu ile takibe başlayan meslektaşlar hacze kabil elverişli malı bulamaz veya farklı saiklerle takip yolunu değiştirmek isteyebilir. İşte İİK MD 43. geregi “Şu kadar ki, alacaklı bu kimseler hakkında haciz yolu ile de takipte bulunabilir. Bu yollardan birini seçen alacaklı bir defaya mahsus olmak üzere o yolu bırakıp harc ödemeksizin diğerine yeni baştan müracaat edebilir. “ demiştir. Alacaklı vekili aynı dosya üzerinden genel haciz yolu ile ödeme emri göndermiş ve kesinleşmiş olmasına rağmen bu defa genel iflas emri göndermesi gerekir. Bunun tam tersi durumda mümkündür. İflas yolu ile başlayıp genel haciz yoluna da dönüştürebilirsiniz.
İFLAS DAVASI İHTİYADİ HACİZ TEDBİRİ
İflas davası sırasında talibi iflas isteyen alacaklı kendi alacağını güvence etmek amacıyla mahkemeden belli tedbirlerin verilmesi isteyebilir. Bu durumda ihtiyadi haciz gelir. Ancak mahkemeden bunun dışında tedbirde imkan vermiştir.
“Madde 159 – (Değişik: 18/2/1965-538/76 md.) İflas talebi halinde mahkeme, ilk önce alacaklıların menfaati için zaruri gördüğü bütün muhafaza tedbirlerini emredebilir. Borçlu ödeme emrine itiraz etmemişse, alacaklının talebi üzerine, mahkeme mutlaka bu tedbirlere karar vermeye mecburdur. Bu emirler iflas dairesince yerine getirilir. Mahkeme, defter tutmadan gayrı bir muhafaza tedbiri isteyen alacaklıdan, ileride haksız çıktığı takdirde borçlunun ve üçüncü şahsın bu yüzden uğruyabilecekleri zararları karşılamak üzere, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 96 ncı maddesinde yazılı bir teminat alınmasını isteyebilir. Borçlu ödeme emrine itiraz etmemiş veya alacak bir ilama bağlı ise teminat aranmaz. Devlet ve adli yardıma nail kimseler de teminat göstermek mecburiyetinde değillerdir. Bu maddeye göre alınan muhafaza tedbirleri borçlu aleyhindeki icra takiplerine tesir etmez.”
.
İİK MD 159 defter tutulmasından bahsetmiş olup borçlunun mal kaçırmasını önlemeye yönelik bir tedbirdir. Asliye Ticaret Mahkemesi bunun dışında malların muhafaza altına alınması , sicile şerh düşülmesi gibi iflas davası sırasında verebileceği tedbirler arasındadır.
İİK MD 159/son belirttiği gibi iflas davası görülürken mahkeme tedbir olarak cüzi icra takiplerinin durdurulması karar verememektedir. Bu iflas takibine başlayanlar alacaklılar risk olarak kabül edilir. Çünkü iflas davası uzun sürmesi durumunda haciz yolu ile takip yapan alacaklılar takibi kesinleştirip malların haczini ve satışını gerçekleştirebilirler.
İFLAS DAVASINI AÇAN ALACAKLININ ÖNCELİK HAKKI VAR MIDIR?
Prensip olarak iflası davasını açan, yürüten, karar verilmesini sağlayan alacaklının bir önceliği yoktur. Sadece bu alacaklı takip dolayısıyla yatırmış olduğu masrafların tamamını öncelikli alır. Bunlar yatırmış olduğu iflas avansı, avukatlık vekalet ücretine ilişkin alacaklardır.
KAMBİYO SENETLERİNE MAHSUS HACİZ YOLU İLE TAKİP
Kambiyo senetleri mahsus haciz yolu ile takip genel haciz yolu ile takip arasında çok bir fark yoktur. Genel haciz yolundan farklı olarak aşağıda hususlar sayabiliriz:
- Takip talebini kambiyo senetleri mahsus haciz yolu ile takip seçilmelidir.
- Kambiyo senetleri mahsus haciz yolu seçilmesi için çek, bono ve senet olması gerekir.
- Kambiyo senetleri mahsus haciz yolu itiraz süresi 5 gündür.
- Ödeme emrine itiraz edip etmemek arasında fark olmayıp her halükarda iflas davası açılması gerekir.
- Rehinle temin edilmiş alacak için genel iflas yolu ile takibe başlayamazken, kambiyo senedi ile temin edilmiş alacak genel iflas yolu ile takibe başlayabileceği gibi kambiyo senetleri mahsus iflas yolu da seçilebilir.
- Kambiyo senetleri mahsus şikayetlerde iflas davası açılınca Asliye Ticaret Mahkemesine intikal edecektir. Yani icra dairesine yapılan şikayetler kambiyo senedi olması ve işin ticari iş olması sebebiyle buna ilişkin şikayetlerde Asliye Ticaret Mahkemesine intikal edecektir.
DOĞRUDAN DOĞRUYA İFLAS HALLERİ NELERDİR?
Doğrudan doğruya iflasta alacaklı alacağı için takip yapsa bile artık onun ödenmeyeceği ilişkin bir karine kabul olduğuna inanıyorsa ancak ve ancak belli sebeplerin varlığı halinde açılır bir davadır. Mahkeme İİK Md. 177 aşağıda belirttiğimiz sebeplerin varlığı halinde davayı kabul etmek zorundadır.
“Aşağıdaki hallerde alacaklı evvelce takibe hacet kalmaksızın iflasa tabi borçlunun iflasını isteyebilir.
1 – Borçlunun malum yerleşim yeri olmaz, taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle kaçar, alacaklıların haklarını ihlal elen hileli muamelelerde bulunur veya bunlara teşebbüs eder yahut haciz yoliyle yapılan takip sırasında mallarını saklarsa;
2 – Borçlu ödemelerini tatil eylemiş bulunursa;
3 – 308 inci maddedeki hal varsa;(1)
4 – İlama müstenit alacak icra emriyle istenildiği halde ödenmemişse
Türkiye’de bir yerleşim yeri veya mümessili bulunan borçlu dinlenmek için kısa bir müddette mahkemeye çağırılır. (Ek: 9/11/1988-3494/36 md.) Bu Kanunun 178 inci maddesinin ikinci fikrası burada da uygulanır”
Yukarıda sayılanlar alacaklının talebi ile iflası talep edilebileceği haller isede birde bizzat borçlu kendi iflasının isteyebilir. Bu husus da İİK 178 md. dile getirilmiştir.
“İflasa tabi bir borçlu, aciz halinde bulunduğunu bildirerek yetkili mahkemeden iflasını isteyebilir. Borçlu, bu halde bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerini gösteren mal beyanını iflas talebine eklemek zorundadır. Bu belge mahkemeye ibraz edilmedikçe iflasa karar verilemez. (Ek: 9/11/1988-3494/37 md.) İflas talebi l66 ncı maddenin ikinci fıkrasındaki usulle ilan edilir. Alacaklılar iflas talebinin ilanından itibaren onbeş gün içinde davaya müdahale veya itiraz ederek, borçlunun iflas talebini, hakkındaki takipleri ertelemek ve borçlarını ödemeyi geciktirmek için yaptığını ileri sürerek mahkemeden talebin reddini isteyebilirler. İflasa tabi bir borçlu aleyhine alacaklılardan birinin haciz yolu ile takibi neticesinde yapılan haciz borçlunun yarı mevcudunun elinden çıkmasına sebep olup da kalanı muaccel ve vadesi bir sene içinde hülül edecek diğer borçlarını ödemeye yetişmiyorsa borçlu derhal aczini bildirerek iflasını istemeye mecburdur.”
Kanunumuz borçlunun kendisine yağan hacizleri durdurmak isteyen borçlunun kendi haczini istemesinin önüne geçmek için kötü niyetli borçlu hakkında bir takim tedbirler almıştır. Bu tedbirler ile iflası ilam eder, tüm alacaklıların isim adreslerinin verilmesi çağırır,alacakları tetkik eder gerekirse borçlarına ilişkin bilirkişi incelemesi yaptırabilir. Bu yolla alacaklıların zarara uğramasını engeller. Bu durumun bir istisnası vardır. Oda TTK 376 borca batık Anonim Şirketlerin aktiflerini pasiflerini karşılayamaz duruma gelmesi halinde zorunlu olarak kendi iflasını isteme halidir.
İFLAS KARARININ MÜFLİS BAKIMINDAN MÜFLİSİN MAL VARLIĞI BAKIMINDAN NETİCELERİ NELERDİR?
- İflasın borçlu yani müflisin malları etkisi bakımından etkileri, neticeleri
- İflas alacaklıların hakları bakımından etkileri, takip hukuku bakımından sonuçları, maddi hukuku bakımından sonuçları
İflas davasını ticaret mahkemesince değerlendirildikten sonra iflas kararı vermesi ile birlikte kararın verildiği gün, saat ve dakikadan itibaren hem borçlu hem de alacaklı bakımından sonuçları ortaya çıkar.
İflasın borçlu yani müflisin malları etkisi bakımından etkileri, neticeleri :
- Borçlu iflas kararının verilmesi ile müflis sıfatını alır.
- Borçlunun bütün mal, alacak ve hakları iflas masası teşkil eder. (İİK.184 md. İflas açıldığı zamanda müflisin haczi kabil bütün malları hangi yerde bulunursa bulunsun bir masa teşkil eder ve alacakların ödenmesine tahsis olunur. İflasın kapanmasına kadar müflisin uhdesine geçen mallar masaya girer.)
- Üçüncü kişilerin borçlunun borcu için gösterdiği rehinler hariç , mülkiyeti borçluya ait rehinler, rehin alacaklarının rüçhan hakkı saklı kalmak üzere iflas masasına girer. (Madde 185 – Üzerinde rehin bulunan mallar rehin sahibi alacaklının rüçhan hakkı mahfuz kalmak suretiyle masaya girer ve iflas idaresi tarafından en yakın ve münasip zamanda paraya çevrilip muhafaza ve satış masrafları çıkarıldıktan sonra rehinli alacaklıya hakkı verilir. )
- Alacaklının haczettiği henüz paraya çevrilmemiş mallar da iflas masasına dahil olur.Madde 186 – (Değişik: 18/2/1965-538/94 md.) İhtiyaten haczedilmiş mallarla iflas açıldığı zaman paraya çevrilmemiş mahcuz mallar masaya girer. İflasın açılmasından evvel paraya çevrilmiş bulunan mahcuz malların bedeli, 138 ila 144 üncü maddeler hükümlerine göre haciz koyduran alacaklılara paylaştırılır. Artan kısım iflas masasına intikal eder.
- Borçlunun iflas masasına giren malvarlıkları üzerinde tasarruf yetkisi kısıtlanır.
Madde 191 – Borçlunun iflas açıldıktan sonra masaya ait mallar üzerinde her türlü tasarrufu alacaklılara karşı hükümsüzdür.
İflas alacaklıların hakları bakımından etkileri, takip hukuku bakımından sonuçları, maddi hukuku bakımından sonuçları :
- Müflisin henüz vadesi gelmemiş borçları muaccel hale gelir.
Madde 195 – Borçlunun gayri taşınır mallarının rehni suretiyle temin edilmiş olan alacaklar müstesna olmak üzere iflasın açılması müflisin borçlarını muaccel kılar.
- Faizli alacakların faizleri işlemeye devam eder fakat faizler asıl alacağın ödenmesinden sonra ödenir. Madde 196 – (Değişik: 9/11/1988-3494/42 md.) İflasın açılması ile birlikte, iflas masasına giren alacaklarda faiz işlemeye devam eder. Rehinle temin edilmemiş alacaklarda ticari olmayan işlerdeki faiz oranı uygulanır. Ancak, bu maddeye göre alacaklılara tahakkuk edecek faiz ödemeleri, 195 inci maddeye göre hesaplanan ana paralar ödendikten sonra bakiyesi üzerinden yapılır.
- Şarta bağlı alacakla ve vadesi belli olmayan alacaklar da iflas masasına alacaklar da iflas masasına alacak olarak yazdırılır. Madde 197 – Alacaklı talikı bir şarta veya gayri muayyen bir vadeye muallak bulunan alacağını da kaydettirebilir. Fakat hissesini şartın tahakkukunda veya vadenin hulülünde alır. Kaydı hayatla irat mukavelenamesinden doğan iddialarda Borçlar Kanununun 509 uncu maddesinin 3 üncü fıkrası hükmü caridir.
- Konusu para olmayan alacaklar güncel değerleri üzerinden paraya çevrilerek kaydedilir. Madde 198 – Mevzuu para olmıyan alacak ona muadil bir kıymette para alacağına çevrilir. Şu kadar ki iflas idaresi taahhüdün aynen ifasına deruhte edebilir. Bu takdirde alacaklı talep ederse iflas idaresi teminat gösterir. Borçlar Kanununun 290 ncı maddesi hükümleri mahfuzdur.
- Bazı şartların olması ile alacaklı alacağını, müflisin kendinde olana alacağı ile takas edebilir. Madde 200 – Alacaklı alacağını müflisin kendinde olan alacağı ile takas edebilir. Aşağıdaki hallerde takas yapılamaz. 1 – Müflisin borçlusu iflas açıldıktan sonra müflisin alacaklısı olursa; 2 – Müflisin alacaklısı iflas açıldıktan sonra müflisin veya masanın borçlusu olursa; 3 – Alacaklının alacağı hamile muharer bir senede müstenit ise. (Değişik: 29/6/1956-6763/42 md.) Anonim, limited ve kooperatif şirketlerin iflasları halinde esas mukavele gereğince verilmesi lazımgelen hisse senedi bedellerinin henüz ödenmemiş olan kısımları veya konması taahhüt edilen ve fakat konmamış olan sermayeler bu şirketlerin borçlariyle takas edilemez.
- Müflisin kefil olduğu borçlar vadesi gelmese bile masaya yazdırılır.Madde 202 – Müflisin kefil olduğu borçlar vadeleri gelmese bile masaya zimmet olarak kaydolunur.
- Müşterek borçluların birlikte iflası halinde alacaklı alacağın tamamını iflas eden tüm müşterek borçluların iflas masasına ayrı ayrı yazdırabilir. Madde 203 – Bir borcu birlikte taahhüt edenlerin iflas muameleleri bir zamana tesadüf ederse alacaklı alacağının tamamını müflislerin her birinin masasından istiyebilir. Toplanan hisseler alacak yekünundan fazla ise bu fazla müşterek borçlusuna karşı mükellef olduğu hisseden ziyade ödemede bulunmuş olan masalara intikal eder.
- Madde 204 – Alacaklı müflisle birlikte borçlu olandan alacağının bir kısmını almış ise müşterek borçlunun müflise rücu hakkı olsun olmasın borcun tamamı masaya kaydolunur.
- Madde 205 – Bir kollektif şirket ile şeriklerden birisinin iflas muameleleri bir zamana tesadüf ederse şirketin alacaklıları bütün alacaklarını şerikin de masasına kaydettirirler; ancak şirket masasından alamadıkları miktarı müflis şerikin masasından istiyebilirler.